1 Mayıs 2011 Pazar

HARAKİRİ'DEN LEZZET LALESİ

Yeni Dergi Harakiri'de Kutlukhan Perker'in deseniyle tam sayfa hisli Bir A.A öyküsüyle beraber, bi de şööle bi tip olcak her ay.
LEZZET LALESİ

Yazan: Yüksek Gurme Süheyl Başdamak

* "La nostra istituzione non è responsabile per la perdita del bene"... Eyüp'deki İtalyan Lokantası La Cousine Cubbe'nin duvarında bu cümle yazıyor. Merak edenler için hemen söyliyelim bu cümle "Kaybolan eşyadan müessesemiz sorumlu değildir" demekmiş. İki dakka helaya gittim masanın üstünden çantasıyla beraber laptopumu yemişler. Ben hakkımı arayacak olunca da şef garson Bay Aşur Dangaz "Beyefendi biz oraya yazdık" diye yokuş yaptı. Yemekler tatsız, servis rezalet, garsonlar hırsız diyorum ben de. Hah... Men dakka dukka. Merak edenler için hemen söyliyeyim bu laf da arapça "Çalma kapımı çalarlar kapını" demektir. Buyur. Kapiş?

* Sürpriz kukileri, damak şenlendiren kuruvasan ve elmalı strudelleri özleyenler müjde... Nişantaşı Houchhi Cafe'nin Pasta Şefi Kudret, Siirt- Pervari'deki vatani görevini tamamlayıp mutfağa döndü.

* Tereyağlı sazan balığında ilk on adresten biri olarak kabul edilen Sapanca Kıyı Restaurant bugünlerde gurme misafirlerini "tadilat nedeniyle kapalıyız" yazısıyla karşılıyor.

İşletmeci Nusret Bey ve nefis samsa tatlısıyla tanıdığımız eşi Behiye Anne'ye cep telefonlarından ulaşamadım ama lokantanın bekçisi Yeter Bey bana ufak bir dedikodu çıtlattı. Buna göre Behiye Anne alabalık ve sazanların bulunduğu havuzu dip köşe temizlemek için, balıkları kepçeleyip varillere koymuş, boşalttığı havuzu tahta fırçası, arap sabunu ve çamaşırsuyuyla ayna gibi yapmış. Ancak yeniden havuza konulan balıklar kısa süre sonra topluca ölmüşler. Kahveden döndüğünde yediyüz elli balığının çamaşırsuyundan zehirlenip öldüğünü öğrenen Nusret Bey, nefis samsa tatlısıyla tanıdığımız Behiye Anne'yi havuza itip kafasına tırmıkla vurmuş. Behiye Anne şu anda sigorta hastanesinde iyileşmek için gün sayıyormuş...

* "Limon mu Sirke mi?" Turşu konusunda Adile Naşit ile Münir Özkul arasında geçen bu tatlı (ekşi mi demeliyim) çekişmeyi hepimiz biliriz. Japon Şef Sayakama bu soruya "Sönmemiş kireç" diyerek cevap veriyor. Ankara Lustral AVM'deki Suşi Lokantasının başaşçısı Mastır Şef Sayakama başarılı bir turşuda en güzel ekşinin sönmemiş kireçle elde edilebileceği konusunda iddalı. Doğrusu kireç kaymağına yatırılmış kara lahanayla yaptığı suşiyi yiyince kendisine hak vermeden edemedim. Çıkışta damağımda suşi tadı, kulağımda tonton Adile Teyze'nin masallarıyla sönmemiş kireç edinmek için nalburun yolunu tuttum.

* Hiç pil yaladınız mı? Damağın gerisiyle küçük dil arasında heyecanlı bir kaşıntı, ufak bir karıncalanma... (Eksi kutbu tavsiye ediyorum)

* Açık söylemem gerekirse ben tercihimi hep döşten yana kullanmışımdır. Evet, itiraf ediyorum ben bir döş tutkunuyum. Özellikle dana döş, hayvan etinin en lezzetli yeridir. Gurmeliğimin ilk yıllarından beri beni okuyanlar "Be allahın adamı dana gerdan üzerine yazdığın bunca hayranlık yazısı ne olacak o zaman?" diye soracaklar. Gelin size dana gerdandan döşe dönmemin sebebini anlatayım. Florya'nın köklü et lokantalarından Çombazlar Steak House dana döşünden yaptığı spesyallerle benim aklımı çeldi. Aşçı Turgay Bey "Hayvanı doğduğundan kesildiği ana kadar biz büyütüyoruz" diye açıklıyor bu lezzetin sırrını. Eti sinirli ve gergin olmasın diye hayvana her gün antidepresan verip Vivaldi dinletiyor, ahıra televizyon ve gazete sokmuyorlarmış.

(Harakiri'nin 1. Sayısından kısaltılarak)