2 Ekim 2011 Pazar

SALDIRAN SALDIRANA VE BAYAN YANINDAN BİR SIDIKA ÖYKÜSÜ



PANİK BUTONU


- Sıdıka, bak unutmadan sööliyim, büfenin üstünde Nefise Abla'nın panik butonu var. Sabahleyin bıraktı. Toz felan alırken kurcalayıp da sakın basma butona. Polis gelir, Nefise Ablangilin kocasını alır, durduk yere elalemin yuvasını yıkarsın...

- Nefise Ablamın panik butonu niye bizde duruyo ki? Lazım olup da basmaya kalksa o yarma kocası buraya varamadan öldürür kadıncaazı. Panik butonu mağdureye en yakın yerde durucak ki kocasından şiddet görünce hemen abansın düğmeye...

- Kocası bozar diye butonu bizde saklıyo. Elektronik işi geliyo herifin elinden. "Az yazsın" diye apartmanın elektrik saatini felan bozmuş. "Alarmı da bozar" diyo Nefise.

- Pilli mi acaba bu şey?

- Kız elleme butonu, yanlışlıkla basarsın, karakola sinyal gider, yuva yıkılır. Ortada üç tane çocuk var, bi yuva neliklerle kuruluyo, cart diye bi butonla yıkmak olmaz, günahtır.

- Peki üç çocuğa da ayrıca buton vermişler mi? Çünkü o ayı çocuklarına da girişiyo.

- Olmaz ööle şey, çoluk çocuğa buton mu verilir. Yanlış basar, eve ceza gelir. Abin mesela üçbuçuk yaşındayken trenin imdat freni kolunu çekti, o zamanın parasıyla yirmibeş lira "usulsüz kullanım cezası" ödediydik. Eve döndüğümüzde baban sinirden abini hortumla dövdü, beni de merdivenden yuvarladı...

- Hah ben de bu konuya gelicektim: Bu durumda, çok önceden beri ailemize ait bir panik butonunun bizde de olması lazım. Hatta buton ne ki, gerektiğinde babamı durdurmak üzere direk Pentagon'a bağlı bir kırmızı telefon hattı verilmeliydi.

- Bilmem belki de vardır. Ailenin reisi diye imza karşılığı babana teslim etmişlerdir panik butonunu.

- Peh... Tabi ya ööledir, hepimizin nüfus kağıdı bile haala babamda duruyo.

- Dursun işte babanda. Naapıcan sen kız kendi nüfus kağıdını?

- Ne demek "Naapıcan kendi nüfus kağıdını" bu nasıl bir soru anne ya? Nüfus kağıdı benim.

- Çene yarıştırma kız anneyle. Mühim evraklar ve televizyonun uzaktan kumandası babada bulunur. Kadın kısmısı ise kömürlüğün anahtarı ve çamaşır makinasının kullanım kitapçığını muhafaza etmekle yükümlüdür. Cemiyet kaidesi bu, örf. İki elektronik, efendim iki modernlik çıktı diye, hemen atadan dededen gördüğümüzü unutacak mıyız? Olmaz olsun böyle atom çağı...

- Ahaha... Atom çağı mı? O geçeli çok oluyo anne. Atom parçalandı bitti, Cern'de atomaltı Higgs Parçacığını bile buldular.

-. Hımm...O zaman şimdi ne çağındayız biz? "İleri demokrasi mi" ne?

- Sen karıştırma kafanı, "uzay çağı" diyelim, bitsin...

- "Bu çağda uzaylı koca bulurum. Herifin mezhebi geniştir, moderndir, larcdır, istediğim gibi parmağımda oynatırım" diye plan kuruyosan, hep söyledim, yine söyliyim Sıdıka: Uzaydan adam çıkmaz! Hem nerden biliyoruz uzaylı kocaların kadın dövmediklerini. O yüzden sen hiç "Artıkın uzay çağındayız" diyerekten uzaylılara güvenme. Yine ne varsa insan kocada var. İnsan koca belli bi yaşa kadar serserilik haytalık etse de neticede alkolu bırakır, tevbe eder, umreye gider, yaşlanır durulur. Ama uzaylıyı tut tutabilirsen. Bi kere herifin kaç yaşında yaşlanıp durulucağını bilmiyoruz. O yüzden oynama elalemin butonuyla batonuyla felan... Gülme, ışık hızıyla terlik fırlatırım, kafan gözün parçacık olur bak...



* * *



- Alo Sıdıka, nasılsın fena ahlaklı kadın? Kenar ben. Kendine köpek ettiğin Kenar. Temiz bir yuva kurup metalik gri bir Doblo araba almak isterken, hayatın girdaplarında vicdansız bir kadının ve...

- Çok yanlış bi yeri aramışsın sen Kenar. Flaş tiviyi arıycaktın, Yalçın Abi'nin programını...

- Bırak şimdi, bir kadın entirikası kurma bana. Ben hangi numarayı aradığımı gayet iyi biliyorum. Bak Sıdıka, sana delikanlı gibi mertçe bir soru soracağım: Bana elektronik kelepçe mi taktırdın lan? Bi türlü sizin evin sokağına giremiyorum. Geçen ordan geçmeye çalıştım, arabanın dingili kırıldı. Dün yaya olarak yaklaşmaya çalıştım, sizin sokağın başındaki kuruyemişçi leblebi kavuruyodu "İftar vakti niye ortalığa leblebi kokusu yayıp milletin nefsine eziyet ediyosun lan" diyerek herifle kavgaya tutuştum, karakolluk olduk. Bugün dedim ki "Lan bari taksi tutayım, Sıdıkalar'ın kapısı önünde ineyim"...Bu sefer taksici yavşakla kapıştık. Kaavenin önünden sizin oraya kadar "Kısa mesafe alamam" dedi terbiyesiz evladı. Ben kendisine hesap sorunca da bi sürü taksici toplanıp şahsıma darp ettiler. Noolacak bu taksici terörü Sıdıka ya? Bazı taksici esnafının yaptıkları Sarı Şehir Magandası lafını hakketmiyor mu? Bu sarı dehşet daha kaç vatandaşı dövecek? Herneyse konu dağıldı, ne diyodum ben Sıdıkam?

- Bence ne dediğini bilmiyodun.

- Yok yok şey diyodum; bi türlü sizin evin oraya yaklaşamıyorum Sıdıka. Ne oluyo da böyle oluyo? Yoksa bilmeden bana uykumdayken bir cihaz mı taktırdın. Elektronik olarak mı oluyo bu aksilikler. Taktırdıysan çıkar Sıdıkam, onun yerine nikah yüzüğü takalım. Bak evlenince alışırız birbirimize. Alo... Ben şimdi kapamak zorundayım Sıdıka. Sarı Öfke peşimde. Bi taksici şu an yerimi tesbit etti, telsizden adam topluyo. Elveda Sıdıkam. Eğer bana bişey olursa bu Kenar seni çok seviyodu...

Bayan Yanı Ekim Dergisi'nden özetlenerek